Yükseköğretimde dil konusu neden önemli?
Yükseköğretimde dil politikaları
Yükseköğretimde dil politikaları aşağıdakilerinden bazılarını veya tümünü içerebilmektedir:
Eğitim dilleri;
Dillerle ilgili lisans programları (örneğin, Modern Diller programları, Çeviribilim, öğretmen eğitimi);
Eğitim dilini öğrenen öğrenciler için programlar; Dolaşım ve istihdam için diller;
Çalışma dilleri;
Akademik personel ve araştırmacılar için dil desteği; Araştırma dilleri;
Kütüphaneciler, teknisyenler ve idari personel için dil desteği;
Toplum için diller.
Dil politikaları geliştirilecek dil stratejilerinin temelini oluşturmalı ve atılacak adımlara yol göstermelidir.
Uluslararasılaşma ve yerelleşmenin kesişimi: Çok dilliliği teşvik etme hedefi
Hem uluslararasılaşmayı hem de yerelleşmeyi sağlamak çok dilliliği teşvik etmekle mümkün olabilir. Bir diğer deyişle, İngilizceye ek olarak, yerel dillerin ve diğer dillerin iletişim ve/veya eğitim amaçlı kullanımı hedeflenmelidir. Çok dillilik akademinin bir zenginliği olarak görülmelidir: öğrenciler ve çalışanlar çok dilli bireyler olabilirler ve dil becerileri önemli yeterliliklerdir. Çok dillilikle bağlantılı iki hedef daha vardır:
Kapsayıcılık: Tüm öğrenciler, akademik ve idari personel için kapsayıcı bir eğitim ortamı yaratma hedefi.
Çeşitlilik: Üniversite ortamında ve çevrimiçi platformlarda kültürel çeşitliliği kucaklama hedefi.
Kıbrıs’ta yükseköğretimde dil politikaları tartışmaları
1980'lerde Kıbrıs Üniversitesi’nin kurulma sürecinde eğitim dili konusu üzerine ideolojik ve toplumdilbilimsel kaygıları yansıtan yoğun tartışmalar yaşanmıştır (Karyolemou, 2001). Merkez sağda konumlanan Demokrat Parti (DİKO-ΔΗΚΟ), başlangıçta yalnızca Yunanca eğitim verilmesini savunurken, Demokratik Seferberlik (DİSY-ΔΗΣΥ) ve Emekçi Halkın İlerici Partisi (AKEL-ΑΚΕΛ) cumhuriyetin resmi dilleri olan Yunanca ve Türkçe eğitim verilmesini savunmuştur. Bazı yasa yapıcılar ise, İngilizcenin akademik lingua franca olarak kullanılmasının Kıbrıslı Türk öğrencilerin üniversiteye erişimini kolaylaştırabileceğini belirterek İngilizceyi de eğitim dili olarak önermiştir. Ancak bu öneri, İngilizcenin Yunancayı gölgede bırakabileceği endişesiyle reddedilmiştir. 1989 yılında kabul edilen yasa ile Yunanca ve Türkçe Kıbrıs Üniversitesi’nin resmi eğitim dilleri olarak belirlenmiştir (Kıbrıs Cumhuriyeti, 2024). Ancak, iki toplumun bölgeler nezdinde ayrılığı nedeniyle üniversite fiilen tek dilli bir kuruma dönüşmüştür (Hadjioannou, Tsiplakou ve Kappler, 2011).
Yükseköğretimde dil politikalarına ilişkin tartışmalar günümüzde de önemini korumaktadır. Son dönemde gündeme gelen yasa tasarısı, devlet üniversitelerinin uluslararasılaşmasını desteklemek amacıyla bazı lisans programlarının İngilizce gibi yabancı dillerde sunulmasına olanak tanımayı hedeflemektedir.
Ancak, bu girişim, farklı görüşleri yeniden karşı karşıya getirmiştir. Bir kesim, uluslararasılaşmayı kaçınılmaz görmekte, yabancı öğrencilere ulaşabilmeyi ve Avrupalı kurumlarla rekabet edebilmek adına yabancı dilde programları desteklemektedir. Diğer yandan, bu tür programların yerli öğrenciler üzerinde maddi bir külfet oluşturacağı ve fırsat eşitliğini zedeleyeceği yönünde eleştiriler de vardır (Cyprus Times, 16 Ekim 2024). Bu nedenle DİSY, Kıbrıslı öğrenciler için farklı kabul koşulları önerisinde bulunmuştur. Eğitim Bakanı Athina Michaelidou, bu tasarının ücretsiz Yunanca programlarının sürdürülmesini, devlet denetimini ve hesap verebilirliği de güvence altına aldığını belirtmiştir.
Kıbrıs Üniversitesi ve Kıbrıs Teknoloji Üniversitesi (TEPAK), uluslararasılaşma ve modenleşme kapsamında yeni ve yenilikçi konularda sınırlı sayıda yabancı dil programlarının başlatılmasını desteklemekte, bu programların Yunanca programların değerini azaltmayacağını ve toplum ile akademik camiaya faydaları olacağını savunmaktadırlar (Cleaver, 2024). Volt Kıbrıs da benzer şekilde, İngilizce dilinde üniversite programlarının farklı eğitim sistemlerinden gelen öğrencileri çekerek çeşitliliği artıracağı görüşünü paylaşmakta ve bu girişimi desteklemektedir (Volt Kıbrıs, 2025). Parti, eğitimin içe kapanık endişelerle değil özgüvenli ve dışa açık bir yaklaşımla gelişmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Uzun vadede toplumun ihtiyaçlarına cevap veren çözümler için tüm tarafların bu konudaki endişeleri iyi anlaşılmalıdır.
Bu tartışmalarda Avrupa’daki benzer örnekler referans alınabilir. Örneğin Hollanda’da, İngilizce programların yerini Hollandaca programlara bırakmasını öngören “Dengeli Uluslararasılaşma Yasa Tasarısı” (“Internationalisation in Equilibrium Bill”, “Wet Internationalisering in Balans") (Hollanda Hükümeti, 2024) ve üniversitelerde Hollandaca kullanımını artırmayı amaçlayan “2019 Language and Accessibility Act” gibi öneriler dikkat çekicidir. Bu gelişmelerin gerekçeleri arasında uluslararası öğrencilerin ülkeden ayrılması, yerli öğrencilerin ise dil yeterlikleri nedeniyle geride kalmaları yer almaktadır. Bu örnek, Kıbrıs için de denge arayışının önemini ortaya koymaktadır. Özellikle tamamı Yunanca verilen bölümlerin geleceği, çalışanlar açısından önem taşımaktadır.
Bu bağlamda, yabancı dilde sunulan programların yalnızca ekonomik kaygılarla değil, pedagojik açıdan güçlü, toplumsal bağlamı gözeten ve yabancı öğrencilerin ve çalışanların yerel kültürleri ve dilleri tanımalarını sağlayacak oryantasyon programlarıyla desteklenmesi gerekmektedir.
“Yükseköğretimde Dil Politikalarının İncelemesi ve Kıbrıs’ın Kuzeyinde Dönüşümün Yol Haritası” raporundan alıntıdır. Raporun tamamı için tıklayın.